OSGB’lerin iş sağlığı ve güvenliğindeki eleştirel konumunu başarı öyküsü yazmış OSGB’lere sordum, OSGB kurucuları ve yöneticileri yanıtladı.

Uyarı: Site içeriklerimiz sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz!

Bir kurum ve kavram olarak ortaya çıktıkları günden beri, OSGB‘ler, yani ortak sağlık ve güvenlik birimi şirketleri, iş sağlığı ve güvenliği alanının en tartışmalı konusu oldular.

İşyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hemşireleri, meslek odaları, dernekler, müşteriler, üniversiteler, sendikalar, iş kazası ya da meslek hastalığı mağdurları, siyasal partiler OSGB’leri konuştu, tartıştı, tezler yazdı, soru önergeleri verdi.

Ama, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu milat olarak alırsak, 2012’den bugüne, yalnızca yedi buçuk yıl içinde, OSGB’ler iş sağlığı hizmetinin egemen biçimi oldular.

Peki, bu egemenliği, OSGB fikrinin kesin bir zaferi olarak mı görmek gerekiyor?

Bu soruyu herkes kendince yanıtlayabilir, ama ben başarılı OSGB’lerin bu soruya verecekleri yanıtları daha ilginç buldum. Bu yüzden de bu söyleşi dizisini tasarladım.

Amacım, ülke düzeyinde hizmet veren ve bir başarı öyküsü yazmış OSGB’lerin kurucuları ya da yöneticileriyle bir söyleşi yapmak ve onlara yapısal sorular sormaktı. Doğal olarak, sorular yapısal olduğu ölçüde, can sıkıcı olacaktı.

Yaklaşık yirmi tane OSGB’yi gözüme kestirdim ve projeyle ilgili mesajı e-postalarına bir kaç kez gönderdim.

Yaklaşık yarısı hiç dönüş yapmadı. E-postalarım ellerine mi ulaşmadı, bilmiyorum.

Yaklaşık sekiz tane OSGB konuyla ilgilendi. Katılacağını bildirdi. Soruları gönderdim. Ama dört tanesi, sonradan, makul mazeretler ile katılamayacağını ifade etti.

Soruları yanıtlayan OSGB’lerin sayısı dörde düşmüştü ama, işin sevindirici yanı, bu dört OSGB olmasaydı bu söyleşi dizisi yapılmasa da olurdu.

Soruları okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki, yalnızca bu sorulara yanıt verme cesaretini göstermeleri bile saygıyı hak ediyor. Bu yüzden, kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ve OSGB dosyasını, hiçbir yorum yapmadan ilginize sunuyorum.

(02.03.2020)

Dr. İbrahim Kurt (Tez Medikal) yanıtlıyor

Dr. İbrahim Kurt

1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında çıktı ve bugün iş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetinin yaklaşık yüzde sekseninin ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla verildiği tahmin ediliyor. İşverenler İSG hizmetini doğrudan İSG profesyonellerinden, yani işyeri hekimlerinden, iş güvenliği uzmanlarından ve işyeri hemşirelerinden de alabiliyorken, yedi buçuk yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede, İSG hizmeti sunumunda OSGB’lerin egemen hale gelebilmesinin nedeni nedir?

Uygulamadaki kanuna göre, yaklaşık 790 bin işyerinin iş sağlığı güvenliği hizmeti alması gerekirken, bu sayının yaklaşık yarısı hizmet almamaktadır. Bizim tahminimize göre, hizmet almakta olan işyerlerinin %70 civarındaki oranı OSGB’lerden hizmet almaktadır. Bunu nedeni;

a) Uzmanlaşma ihtiyacı: Bazı şirketler bu konudaki süreci işletmektedir.
b) Maliyet yönetimi: İstihdam maliyetlerine göre piyasadaki akıl dışı fiyatlar nedeni ile kimi durumlarda %50’ye yakın daha düşük maliyetlerle hizmet almaktadır.
c) Mevcut risklerin kısmen devredilmesi: Burada da mevzuat kaynaklı müteselsil sorumluluk yanında sözleşmelerde yer alan ve çoğu OSGB’nin dikkat etmeden imzaladığı maddi risklerin tazmin yoluyla devredilmesi söz konusudur.

Tek tek ve bu üç unsurun bir araya gelmesi ile beraber, şirketlerin İSG hizmetlerini OSGB’den alma süreci güçlenmiştir.

2. Yine de hizmeti hâlâ doğrudan İSG profesyonellerinden alan yaklaşık yüzde yirmilik önemli bir oran var. Bu işyerleri neden OSGB’lerden hizmet almıyor? Zaman içinde bu oran nasıl değişecek?

Bunun nedeni; özellikle kurumsal şirketler ve çok uluslu şirketlerde oturmuş sistem ve kadrolardır. Ayrıca mevcut OSGB’lerin çok büyük çoğunluğunun kurumsallıktan uzak bir küçük esnaf kültürü ile davranması, kayıt dışılık ve kalifiye olmayan insan kaynağı istihdamları, son olarak da yine OSGB’lerin çok büyük bölümünde hizmet içi eğitim süreçlerinin ve insan kaynağı kalitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaması da bunda önemli rol oynamaktadır. Mevcut konjonktürde OSGB işi, bana göre, bıçak sırtı bir durumdadır. İşin ticari sürdürülebilirliği kriz, tahsilat sorunu ve mevcut piyasa dinamikleri ile sürdürülebilir olmaktan uzak görünmektedir. OSGB şirketlerinin kurumsallaşması ile OSGB’den hizmet alma sürecinin artarak devam edeceğini düşünüyorum.

3. İstatistiklere göre, ülkemizde ortalama her gün beş işçi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor. İSG hizmetinin yüzde seksenini OSGB’lerin verdiği bu koşullarda, bu ölümlerin de yüzde sekseni OSGB’lerin hizmet verdiği işyerlerinde mi oluyor? Ya da, tersinden sorarsak, sahadaki iyi uygulama örneklerinin de yüzde sekseninin yaratıcısı OSGB’ler mi?

İş kazalarının, özellikle ölümlü iş kazalarının önemli kısmı belli sektörlerde gerçekleşmektedir. Ayrıca, kayıt dışılığın tekrar %50 ye çıktığı bu ortamda, kaza verilerinin de gerçeklerle tam olarak örtüştüğünü düşünmüyorum. OSGB’lerin çok büyük bölümünün sığ bir ticari mantıkla hareket ettiğini, uzun vadeli senaryolarının olmadığını, insan kaynağına ve süreç iyileşmesine yatırım yapmadıklarını, bu unsurlar çerçevesinde OSGB’lerin çok küçük bir azınlığının işi bilimsel, çağdaş ve insana yakışır bir biçimde yaptığını düşünüyorum. Dolayısıyla İSG kültürünün doğru şekillenmesine katkıda bulunan şirket sayısının son derece sınırlı olduğunu düşünüyorum. Sahadaki iyi uygulama örneklerinin de bu çok küçük azınlığın marifeti ile ortaya çıktığını düşünüyorum.

4. Başlangıçta, işverenler, İSG hizmetini, “birilerine ekmek kapısı yaratan”, “önerileriyle işyerine gereksiz masraf çıkaran”, “tespit ve öneri defteriyle işvereni devlete ispiyonlayan”, “çalışan ile işverenin arasını açan” bir dert olarak görüyordu ve bu yüzden çoğu işyerinde işler işverene rağmen yürütülmeye çalışılıyordu. Aradan geçen yedi buçuk yılın sonunda, işverenlerin İSG hizmetine bakışı değişti mi?

Geçen 7 yıl içerisinde aslında önemli bir değişim oluştu. Dolayısıyla işverenlerde de bu değişime uygun bir değişim olduğunu düşünüyorum. Ancak, bu kadar çabaya, maliyete ve ne yazık ki ölümlü ve ciddi yaralanmalı kazalara, ciddi iş gücü kayıplarına rağmen gelinen yerin çaba ve masrafa uygun bir seviyede olduğunu düşünmüyorum.

5. Bu yedi buçuk yılın tipik görünüşlerinden birisi, işyerleri ile OSGB’lerin, OSGB’ler ile işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının birbirlerini sık sık “değiştirmesi” oldu. Herkes kendisi için daha iyisini aradığından bu değişimler doğal kabul edilebilir. Ama bu sıklıkta olması normal mi? Bu sıklık bilginin ve deneyimin kurumsallaşmasının önünde engel olmuyor mu? Bu daha ne kadar sürer?

3000 eşiğinden bugünlerde 2400’lere gerileyen OSGB’lerin büyük çoğunluğunun konuya ve istihdama bakış açısındaki yanlışlar nedeni ile bu problemin olması gayet normal görünmektedir. Bunun da uzun süre devam edeceğini düşünüyorum. Ayrıca bir bu kadar korkutucu olan da sahadaki profesyonellerin kendilerine yatırım yapma, yetkinleşme yerine yalnızca kısa vadeli maddi kazanca dönük yaklaşımları da bu durumu tetiklemektedir. Gayet yerinde bir soru olarak, bu durum bilgi ve deneyimin kurumsallaşmasına büyük bir engel olarak durmaktadır.

6. OSGB’ler ile hem farklı sektörler, hem de aynı sektördeki farklı şehirler ve işyerleri arasında merkezi bir bağ oluşuyor. Hizmetin merkezileşmesi verinin de merkezileşmesi, dolayısıyla analiz ve çözümün de merkezileşmesi için fırsat demektir. OSGB’ler bu fırsatı ne ölçüde kullanabiliyorlar?

OSGB’lerin -bizim büyüklüğümüzdeki OSGB’ler de dahil olmak üzere- bu fırsatı doğru ve yeterli biçimde kullandığını düşünmüyorum. Ancak biz bu gücün ve fırsatın farkındayız. Buradaki eksiklerimizi ve zaaflarımız düzeltmeye çalışıyoruz.

7. Verdikleri hizmetin hukuki niteliğinden dolayı, OSGB’ler ile bünyelerindeki İSG profesyonelleri bir kader ortaklığı içinde. Bu durum, iki konuyu çok kritik hale getiriyor. Birincisi, bu profesyonellerin İSG’yi bir kariyer hedefi olarak görüp görmedikleri; ikincisi ise, bu profesyonellerin sürekli ve nitelikli mesleki eğitiminin sağlanıp sağlanmadığı. Her iki konuda durum nedir, neler yapılabilir?

Gerçekten de yapılan iş ve mevzuat çerçevesinde OSGB’ler ve İSG profesyonelleri tam bir kader ortaklığı içindedir. İSG hizmetlerinin hızlı bir şekilde istenilen seviyeye gelmesinin yolunun, giderek daha fazla İSG profesyonelinin kendi geleceğini İSG alanında görmesi ile ilintili olduğunu düşünüyorum. İSG profesyonellerinin sürekli ve gerekli mesleki eğitim konusunda daha talepkâr olduklarına tanık oluyorum. Ancak burada da çok geri durumda olduğumuzu söyleyebiliriz.

8. Bu yedi buçuk yıl içinde, abartısız, binlerce OSGB kuruldu. Bunların bir kısmı hiç aktif hale geçmedi, kapandı, battı ya da el değiştirdi. Ancak, özellikle son bir yıl içinde “satıp kurtulmak” isteyen OSGB haberleri kulağa çok fazla gelmeye başladı. OSGB kurtulunması gereken bir şey mi oldu? Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bütün oyuncuların (devlet, işveren, OSGB’ler ve İSG profesyonelleri) yanlış pozisyonlandığı, İSG çözüm ortaklarının tedarikçi seviyesinde algılandığı, hizmet sektöründeki ödemeleri mal alımı gibi vadelendiren yaklaşımların varlığı, şirketlerde giderek artan satın alma ve fiyat baskısı, mevzuat konusundaki bir türlü giderilemeyen belirsizlikler, akıl dışı rekabet ve fiyatlamalar bu işten kurtulmak için yeterince motive edici görünüyor. Bu çerçevede, bu işin orta-uzun vadede kalıcı bir sektör haline gelmesi çok zor görünmektedir. Öte yandan bu durum uzun vadeli oyun planı olan OSGB’ler açısından başka fırsatlar doğurmaktadır.

İbrahim Kurt kimdir?

Sağlık sektöründe saygın bir geçmişe sahip olan Dr. İbrahim Kurt, 1959 yılında Tokat’ta doğdu, 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1984 – 1988 yılları arasında kamu hastanelerinde yöneticilik yapan Dr.Kurt 1988-1992 yılları arasında Biyokimya ve Klinik Biyokimya ihtisasını tamamladı. 1993 yılında kamu görevinden ayrılarak, Özel Levent Hastanesi’nin yeniden yapılanmasına önderlik etti. 1995 yılında Medline Sağlık Hizmetleri’yle özel sektörde 4 milyon üyeli acil yardım sisteminin kurucusu oldu. Medline 1999 yılında yaşanan İzmit depreminde sağlık hizmetleri ve organizasyonlarında etkin rol oynadı. Dr.Kurt operasyonu bizzat yönetti. Nato ve Birleşmiş Milletler Habitat organizasyonları gibi birçok uluslararası toplantıya önemli katkılarda bulundu. Acil yardım ve ambulans hizmetlerinin uluslararası akreditasyon çalışmalarını başlattı ve yönetti. Özel Ambulans şirketlerini standardize etmek ve tüketicileri korumak amacıyla 2004 yılında Ambulans İşletmecileri Derneğini kurdu ve uzun süre başkanlığını yürüttü. 2004 – 2005 yılları arasında ESAS Holding Sağlık Yatırımları Başkanlığı’nı yürüten Dr. Kurt, 2004 yılında Tezmed’e kurucu ortak olarak katıldı. 2006 yılında Portclinic’in kuruculuğunu üstlendi, Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Koordinatörlüğünü yaptı. 2011 yılında 42 havalimanında klinik hizmetlerin organizasyonu ve sunulmasını sağlayarak, Türkiye’de havalimanlarında sağlık hizmetleri konusunda yeni bir iş alanı doğmasına önderlik etti. Evli ve üç çocuk babası Dr. Kurt şu anda Türkiye’nin en büyük iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu Tez Medikal ve Portclinic’în Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevini sürdürmektedir.

Dr. Özgür Turgay (Wellpoint) yanıtlıyor

Dr. Özgür Turgay

1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında çıktı ve bugün iş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetinin yaklaşık yüzde sekseninin ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla verildiği tahmin ediliyor. İşverenler İSG hizmetini doğrudan İSG profesyonellerinden, yani işyeri hekimlerinden, iş güvenliği uzmanlarından ve işyeri hemşirelerinden de alabiliyorken, yedi buçuk yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede, İSG hizmeti sunumunda OSGB’lerin egemen hale gelebilmesinin nedeni nedir?

Çalışan sayısı ve tehlike sınıfına bağlı İSG profesyoneli gereksinimleri de göz önünde bulundurulduğunda meseleyi iki farklı koldan değerlendirmek mümkün. İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına saatlik gereksinim duyan kurumlar bu hizmetleri Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden almayı tercih ediyorlar. Bunun altında yatan sebep iş sağlığı ve güvenliği hizmetini OSGB’lerden almanın İSG profesyoneli istihdamındaki zorlukları devre dışı bırakması ve maliyet avantajı. Ayrıca uzman ve doktorların da süreli (saatlik) hizmet verecekleri kurumla doğrudan bağ kurmayı tercih etmemesi de OSGB’leri ön plana çıkaran unsurlardan biri. Diğer neden ise uzmanlık ihtiyacı. Şirketlerin ana iştigal konularına odaklanırken bu işi uzmanına devretme motivasyonu önemli sebep.

2. Yine de hizmeti hâlâ doğrudan İSG profesyonellerinden alan yaklaşık yüzde yirmilik önemli bir oran var. Bu işyerleri neden OSGB’lerden hizmet almıyor? Zaman içinde bu oran nasıl değişecek?

Aslında bizim tahminlerimiz daha fazla bir oran olduğu yönünde. Yine burada da iki neden belirtebiliriz. Birisi çuvaldızı kendimize batırmamız gerekirse; çok hızlı büyüyen OSGB piyasasının fiyat rekabeti odaklı yaklaşımı nedeniyle, bazen gerçekleşebilen düşük kalitede hizmet üretimi. Burada OSGB’den tam bir uzmanlık bekleyen kurumlar, ne yazık ki bunu bulamayınca ve düşük kalitedeki hizmet nedeniyle kendi ekiplerini kurmak veya mevcut ekiplerini korumak ihtiyacında oldular.
Zaman içinde daha yüksek kalitede İSG hizmeti üretildikçe bu oran daha da düşecektir diye tahmin ediyorum. OSGB’lerin farklı sektörlerde deneyim kazanması, hem uzman havuzunun birçok alanda iyi uygulama görmesine neden oluyor hem de operasyonel körlüğün önüne geçiyor.

3. İstatistiklere göre, ülkemizde ortalama her gün beş işçi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor. İSG hizmetinin yüzde seksenini OSGB’lerin verdiği bu koşullarda, bu ölümlerin de yüzde sekseni OSGB’lerin hizmet verdiği işyerlerinde mi oluyor? Ya da tersinden sorarsak, sahadaki iyi uygulama örneklerinin de yüzde sekseninin yaratıcısı OSGB’ler mi?

Bu soruya gerçekçi bir yanıt verebilmek için, iş kazalarının OSGB Hizmeti alan ve almayan iş yerlerine göre dağılımlarını görmek gerekiyor. Şirketimizle ilgili verilerden yola çıkarak örnek vermek gerekirse; hizmet verdiğimiz iş yerlerinin büyük çoğunluğu çok tehlikeli sınıfta olmasına rağmen, kaza oranımız sıfıra çok yakın. Bunun ciddi takip sistemleri ve yönetim anlayışıyla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Biz bu sistemin faydalarının sahaya olumlu yansımalarını görmekteyiz. Aslında bu alanda ciddi bir akademik çalışmaya da ihtiyaç var.

4. Başlangıçta, işverenler, İSG hizmetini, “birilerine ekmek kapısı yaratan”, “önerileriyle işyerine gereksiz masraf çıkaran”, “tespit ve öneri defteriyle işvereni devlete ispiyonlayan”, “çalışan ile işverenin arasını açan” bir dert olarak görüyordu ve bu yüzden çoğu işyerinde işler işverene rağmen yürütülmeye çalışılıyordu. Aradan geçen yedi buçuk yılın sonunda, işverenlerin İSG hizmetine bakışı değişti mi?

Aradan geçen 7 yılın sonunda, önemli değişimlere şahit olduğumuz bir noktaya geldik. Firmaların OSGB’lere bakış açısında olumlu bir değişim söz konusu. Firmalar nasıl hizmet alacaklarını öğrenmiş durumdalar. Sorguluyor, takip ediyor, katkı sağlıyorlar. Temennimiz istisnai durumdaki firmaların da gerekli değişimi başlarına bir olay gelmeden sağlaması yönünde. Burada kamu otoritesine de ciddi görev düşüyor. Denetimlerin bu alanda artması da kurumların bu konuya daha ilgili olmasında ciddi bir etken.

5. Bu yedi buçuk yılın tipik görünüşlerinden birisi, işyerleri ile OSGB’lerin, OSGB’ler ile işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının birbirlerini sık sık “değiştirmesi” oldu. Herkes kendisi için daha iyisini aradığından bu değişimler doğal kabul edilebilir. Ama bu sıklıkta olması normal mi? Bu sıklık bilginin ve deneyimin kurumsallaşmasının önünde engel olmuyor mu? Bu daha ne kadar sürer?

Şu an bu konu en önemli problemlerden bir tanesi. Son üç yıldır sürdürdüğümüz çalışan memnuniyet anketlerinin ve birçok kurumun da sözleşmelerinde belirttiği bir konu. Wellpoint olarak biz bir nebze olsun üstesinden gelebildik. Şu an 5 yıldan fazla bizimle birlikte olan çalışan sayımız 100 kişinin üzerinde. Ancak ne yazık ki bu konu kurumların OSGB’lerden hizmet alırken yaptıkları çok kritik bir hatadan kaynaklanıyor. Şöyle ki genelde bu sözleşme süreçlerini satın alma departmanı yönetiyor ve doğal olarak en düşük maliyet esasına göre hareket ediyor. Böyle olunca İSG profesyoneline ödenecek maaş ve yan haklar azalıyor. Bir de bu duruma İK politikaları eksikliği, motivasyon ve eğitim bütçelerinin olmayışı eklenince firmalar çalışanları kaybediyor. Bazen dışarıdan alınan İSG yöneticisinin, sahada firmanın bordrosunda olan kendisine bağlı kişilerden daha düşük maaş aldığı örnekleri bile görüyoruz. Çünkü kendi bordrosunda çalışanlar için İnsan Kaynakları süreçle ilgileniyor ve kurumun kendi maaş politikasına uygun bir maliyet belirleniyor. Biz bu durum yaşanmasın diye tüm kurumlara sözleşme öncesi çalışan hakları için görüşüyoruz ve kurumun kendi politikasına uygun maliyetler belirliyoruz. Bu eğer tüm kurumlara yayılabilirse, İSG profesyonelleri içinde son derece iyi bir kazanım olacaktır.

6. OSGB’ler ile hem farklı sektörler hem de aynı sektördeki farklı şehirler ve işyerleri arasında merkezi bir bağ oluşuyor. Hizmetin merkezileşmesi verinin de merkezileşmesi, dolayısıyla analiz ve çözümün de merkezileşmesi için fırsat demektir. OSGB’ler bu fırsatı ne ölçüde kullanabiliyorlar?

Bu düzeyde hizmet veren firma sayısı çok az ve açıkçası artacak gibi de durmuyor. Her ne kadar çok ciddi dijital yatırımlar olsa da hala olması gereken yerin çok uzağındayız. Firmaların merkezi yönetim ekibi ve dijital yatırımlar için bütçe ayırmaya yanaşmaması göz önünde bulundurulduğunda; OSGB’ler tarafından merkezi yönetim kadrolarının, fırsattan ziyade ek maliyet olarak görüldüğünü söyleyebilirim.

7. Verdikleri hizmetin hukuki niteliğinden dolayı, OSGB’ler ile bünyelerindeki İSG profesyonelleri bir kader ortaklığı içinde. Bu durum, iki konuyu çok kritik hale getiriyor. Birincisi, bu profesyonellerin İSG’yi bir kariyer hedefi olarak görüp görmedikleri; ikincisi ise, bu profesyonellerin sürekli ve nitelikli mesleki eğitiminin sağlanıp sağlanmadığı. Her iki konuda durum nedir, neler yapılabilir?

OSGB alanında yaşanan hızlı değişimlerin neticesinde; İş Sağlığı ve Güvenliğini kapsayan süreç, gün geçtikçe iyileşiyor. Nitelikli İSG çalışanlarının konuya eğilen firmalar tarafından, daha iyi ücretler almaya başlaması bu alanın kariyer yapmaya değer bir iş kolu olarak görülmesini sağlıyor. İyileştirilmiş hak ve kazançların neticesinde de gelişim ve eğitime para harcamak mümkün olabiliyor. 2 yıldır sürdürdüğümüz her ayın bir gününü kapsayan bir eğitim programımız var. Ancak gerek İSG profesyonellerin kaynaklı ve/veya zaman zaman hizmet verdiği kurumlardan kaynaklı olarak katılım istediğimiz seviyede değil. Aslına bakarsanız, şu an hem OSGB’ler hem hizmet alan kurumlar hem de İSG profesyonelleri açısından 3 temel sorun bulunuyor ve en önemlisi eğitim.

8. Bu yedi buçuk yıl içinde, abartısız, binlerce OSGB kuruldu. Bunların bir kısmı hiç aktif hale geçmedi, kapandı, battı ya da el değiştirdi. Ancak, özellikle son bir yıl içinde “satıp kurtulmak” isteyen OSGB haberleri kulağa çok fazla gelmeye başladı. OSGB kurtulunması gereken bir şey mi oldu? Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Hizmet sektöründe yer alan birbirinden farklı alanlardaki kuruluşların hareket hacminin, piyasalar ile doğrudan ilişkili olduğunu kabul etmek gerekiyor. Sadece OSGB’ler değil, planlı ve belirli bir sermaye sahibi olmadan açılan tüm kurumlar, ne yazık ki bir şekilde kapanmak durumunda kalıyorlar. Tüm sektörler ele alındığında şirketlerin neredeyse %80’i ilk 5 yılda kapanıyorlar. Yani bu sektöre özgü bir durum değil. Tüm sektörlerde olduğu gibi, İSG alanında da işini iyi yapanlar, katma değer üretenler bir şekilde işlerini büyütmeye ve hayatta kalmaya devam edecekler. Yaptığımız iş insan hayatıyla ilişkili ve sadece bu bile çok vicdanlı olunması gereken bir husus. Yaptığımız bir hata bir insanın hayatının veya sağlığının kalıcı şekilde bozulmasına neden olabilir. Bu şekilde bakmamız ve çalışmamız gerekiyor.

Dr. Özgür Turgay kimdir?

İstanbul Tıp Fakültesinden 1997 yılında mezun oldum. Bahçeşehir Üniversitesi MBA programını tamamladım. 18 yıllık sağlık sektörü maceram henüz öğrenciyken Medline ile başladı. Acıbadem Sağlık Grubu, Acıbadem Mobil Sağlık Genel Müdürlüğü ve İcra Kurulu üyeliğinde bulunarak devam etti. Bütün bu iş deneyiminin yanı sıra sağlık teknolojileri ve yazılım alanında da yüzlerce proje hayata geçirdim. 2014 yılından itibaren de OSGB, evde sağlık, eğitim, dış ticaret ve marka iletişimi alanındaki şirketleri kapsayan Wellpoint Şirketler Grubunun Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. Fortune Magazine’in “40’ Yaşın Altındaki En İlham Verici ve Başarılı CEO’ları” listesine 2011, 2012 ve 2013 yıllarında üst üste üç kez seçildim. Evli ve iki çocuk babasıyım.

Dr. Deniz Tüfekçioğlu (Bir OSGB) yanıtlıyor

Dr. Deniz Tüfekçioğlu

1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında çıktı ve bugün iş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetinin yaklaşık yüzde sekseninin ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla verildiği tahmin ediliyor. İşverenler İSG hizmetini doğrudan İSG profesyonellerinden, yani işyeri hekimlerinden, iş güvenliği uzmanlarından ve işyeri hemşirelerinden de alabiliyorken, yedi buçuk yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede, İSG hizmeti sunumunda OSGB’lerin egemen hale gelebilmesinin nedeni nedir?

İş sağlığı ve güvenliği hizmetini yürütmek ve denetlemek konusunda işyerlerinin yeterli bilgileri yoktu ve bunu uzman olan, uzmanlaşan bir kurumdan, yani OSGB’lerden almak istediler. Diğer taraftan, OSGB ile çalışmak, işyerlerine, yaşanabilecek sorunları rücu edebilme imkanı da sağlıyordu. Bunlar, hem pazarda OSGB firmalarının artışı ile hem de bu hizmeti almak için OSGB’leri tercih etme ile sonuçlandı.

2. Yine de hizmeti hâlâ doğrudan İSG profesyonellerinden alan yaklaşık yüzde yirmilik önemli bir oran var. Bu işyerleri neden OSGB’lerden hizmet almıyor? Zaman içinde bu oran nasıl değişecek?

Bunun en büyük nedeni, buralarda iş sağlığı ve güvenliği hizmeti yürüten arkadaşların başarılarıdır. Buna bir de yıllar içinde gelişen yakın ikili ilişkileri eklemek gerekir. Bununla birlikte, zaman içinde bu oran OSGB’ler lehinde değişecektir.

3. İstatistiklere göre, ülkemizde ortalama her gün beş işçi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor. İSG hizmetinin yüzde seksenini OSGB’lerin verdiği bu koşullarda, bu ölümlerin de yüzde sekseni OSGB’lerin hizmet verdiği işyerlerinde mi oluyor? Ya da tersinden sorarsak, sahadaki iyi uygulama örneklerinin de yüzde sekseninin yaratıcısı OSGB’ler mi?

Aslında, iş kazası nedeniyle hayatını kaybedenlerin çalıştığı işyerlerinin ya da sahada iyi uygulama sergileyen işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmetini nereden aldığı ya da hizmeti alıp almadığı ile ilgili bir istatistik çok faydalı ve ilginç olabilirdi. Ancak bence OSGB’leri her iki durum için de tamamen suçlamak ya da tamamen övmek doğru değil. Bu, işyerlerinin ve OSGB’lerin kendilerini nerede konumlandırdıkları ile ilgili.

4. Başlangıçta, işverenler, İSG hizmetini, “birilerine ekmek kapısı yaratan”, “önerileriyle işyerine gereksiz masraf çıkaran”, “tespit ve öneri defteriyle işvereni devlete ispiyonlayan”, “çalışan ile işverenin arasını açan” bir dert olarak görüyordu ve bu yüzden çoğu işyerinde işler işverene rağmen yürümeye çalışıyordu. Aradan geçen yedi buçuk yılın sonunda, işverenlerin İSG hizmetine bakışı değişti mi?

İş sağlığı ve güvenliğini önemseyen firmalar hep vardı; önemsemeyen, “bir sorun çıkarsa bakarız” diyen firmalar da. Ben genel bakış açısının çok değişmediğini, sadece zorunluluklar ve yaşanabilecek sorunlar nedeniyle cezalandırılabilecekleri kendilerine deklare edildiği için, onları mecburi bir iyileşmeye ittiğini düşünüyorum.

5. Bu yedi buçuk yılın tipik görünüşlerinden birisi, işyerleri ile OSGB’lerin, OSGB’ler ile işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının birbirlerini sık sık “değiştirmesi” oldu. Herkes kendisi için daha iyisini aradığından bu değişimler doğal kabul edilebilir. Ama bu sıklıkta olması normal mi? Bu sıklık bilginin ve deneyimin kurumsallaşmasının önünde engel olmuyor mu? Bu daha ne kadar sürer?

Uzun zamandır birlikte çalıştığımız hatırı sayılır bir işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı arkadaşımız var. Bununla birlikte, bu her OSGB’nin olduğu gibi bizim için de sorun. Bunun pek çok nedeni olabilir, ama bence en önemli sorun OSGB piyasasının hem hizmet, hem ücret, hem de fiyat açısından sağlıklı standartlara kavuşamamış olmasıdır. Bu durumun bir süre daha süreceğini düşünüyorum. Ama bu süreçten başarıyla çıkanların da, deneyimli kadroları elinde tutma oranını yükselten OSGB’ler olacağına inanıyorum.

6. OSGB’ler ile hem farklı sektörler hem de aynı sektördeki farklı şehirler ve işyerleri arasında merkezi bir bağ oluşuyor. Hizmetin merkezileşmesi verinin de merkezileşmesi, dolayısıyla analiz ve çözümün de merkezileşmesi için fırsat demektir. OSGB’ler bu fırsatı ne ölçüde kullanabiliyorlar?

Merkezi yönetim ve denetimlerle işleri yönetmenin kolay ve zor tarafları var. Merkezden yöneteyim, evrakla kontrol edeyim derseniz, sahadan uzaklaşır ve yaşanan sorunları gözden kaçırabilirsiniz. Sahaya yoğunlaşır ve merkezi takibi arka plana alırsanız, bu kez de cezalardan korunmanız zorlaşır. Tam da bu noktada, iyi bir iş sağlığı ve güvenliği yazılımının önemi ortaya çıkar. Bu konuda önümüze ciddi görevler koyduk. Henüz bu görevlerin başındayız ama, aldığımız olumlu geri dönüşler, doğru yolda olduğumuzu bize kanıtlıyor.

7. Verdikleri hizmetin hukuki niteliğinden dolayı, OSGB’ler ile bünyelerindeki İSG profesyonelleri bir kader ortaklığı içinde. Bu durum, iki konuyu çok kritik hale getiriyor. Birincisi, bu profesyonellerin İSG’yi bir kariyer hedefi olarak görüp görmedikleri; ikincisi ise, bu profesyonellerin sürekli ve nitelikli mesleki eğitiminin sağlanıp sağlanmadığı. Her iki konuda durum nedir, neler yapılabilir?

Genel olarak, iş güvenliği uzmanlarının işlerini bir kariyer olarak görme eğilimleri daha fazla; işyeri hekimlerinde ise bu çok daha zayıf. Nedenleri ne olursa olsun, bu alan henüz kendi nitelikli ve uzun soluklu kadrolarını geniş ölçüde yaratamadı. Bu da hizmete dair motivasyonlarını ve öğrenme isteklerini azaltıyor. Bir de buna, yoğun saha programlarından dolayı, öğrenmeye ve uzmanlaşmaya zaman bulamamalarını eklemek gerekir. Oysa, sizin de dediğiniz gibi, ortada birlikte üzerimize aldığımız, büyük bir yasal sorumluluk var. Bu yüzden sürekli eğitim konusunun üzerinde önemle duruyoruz. Yakın zamanda, bünyemizde bir iş sağlığı ve güvenliği dijital kütüphanesi oluşturduk. Güncel çıkan tüm araştırmaları buraya yüklüyoruz ve hızla büyüyor. Yine, kendi içimizde spesifik eğitimlere başladık. Zamanla büyütüp yaygınlaştırmayı planlıyoruz.

8. Bu yedi buçuk yıl içinde, abartısız, binlerce OSGB kuruldu. Bunların bir kısmı hiç aktif hale geçmedi, kapandı, battı ya da el değiştirdi. Ancak, özellikle son bir yıl içinde “satıp kurtulmak” isteyen OSGB haberleri kulağa çok fazla gelmeye başladı. OSGB kurtulunması gereken bir şey mi oldu? Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

OSGB’ler nihayetinde bir ticari işletmedir. Doğru yönetilir, doğru yatırımlar yapılır ve sorumluluklar doğru dağıtılırsa, kârlılığını muhafaza edip, ticari hayatına devam edebilir. Evet, sorumlulukları ve zorlukları oldukça fazla bir sektördür. Ama biz uzun soluklu bir planla önümüze bakıyoruz.

Dr. Deniz Tüfekçioğlu kimdir?

1976, Çankırı doğumluyum. Tıp doktoruyum. İstanbul’da yaşıyorum. Yaklaşık 20 yıldır iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışıyorum. Bir OSGB, Bir Ambulans, Özel Mavi Sağlık Hizmetleri ve Bir Destek Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri şirketlerinin kurucusu ve yöneticisiyim.

Tolga Hüsmek (Diyalog OSGB) yanıtlıyor

Tolga Hüsmek

1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında çıktı ve bugün iş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetinin yaklaşık yüzde sekseninin ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla verildiği tahmin ediliyor. İşverenler İSG hizmetini doğrudan İSG profesyonellerinden, yani işyeri hekimlerinden, iş güvenliği uzmanlarından ve işyeri hemşirelerinden de alabiliyorken, yedi buçuk yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede, İSG hizmeti sunumunda OSGB’lerin egemen hale gelebilmesinin nedeni nedir?

OSGB’lerin sektöre kattıkları en büyük avantajın çok farklı sektörlere hizmet verebilme potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. OSGB’lerde çalışan profesyoneller de bu sayede birçok sektör ya da aynı sektördeki farklı kuruluşlarda hizmet verebiliyorlar. Böylece OSGB’ler hizmet verdikleri işletmelere çalıştıkları alanlardaki iyi uygulamaları taşıyarak, bu işletmelerin İSG yönünden gelişimine katkı sağlamaktadırlar. Ayrıca İSG profesyonellerinin işletmenin kendi kadrosunda bulunmasının mali yükümlülükleri de OSGB’lere yönlendiren bir etken olduğunu düşünüyorum.

2. Yine de hizmeti hâlâ doğrudan İSG profesyonellerinden alan yaklaşık yüzde yirmilik önemli bir oran var. Bu işyerleri neden OSGB’lerden hizmet almıyor? Zaman içinde bu oran nasıl değişecek?

% 20 aslında sektör için önemli bir oran olarak duruyor. İşletmelerin bir kısmı kendi kadroları içerisinde yetişmiş yada emekli olan çalışanların sektör bilgisinden yararlanarak bu hizmeti alıyorlar. Sorunuzu daha genele yaydığımızda, yeni müşteri görüşmelerinde sıkça yaşadığımız bir konu ortaya çıkıyor. Geçmişte hizmet aldıkları OSGB’lerden ve İSG profesyonellerinden almış oldukları hizmetin kalitesinden memnuniyetsizlikleri işletmeleri farklı arayışlara yönlendirmektedir. Yine bu %20’nin az bir kısmının aile bağları, yakın eş dost ilişkisinden kaynaklı hizmet alımları olduğunu düşünüyorum.

3. İstatistiklere göre, ülkemizde ortalama her gün beş işçi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor. İSG hizmetinin yüzde seksenini OSGB’lerin verdiği bu koşullarda, bu ölümlerin de yüzde sekseni OSGB’lerin hizmet verdiği işyerlerinde mi oluyor? Ya da, tersinden sorarsak, sahadaki iyi uygulama örneklerinin de yüzde sekseninin yaratıcısı OSGB’ler mi?

İş kazalarının değerlendirmesinde birçok faktörü bir arada değerlendirmeliyiz. OSGB’lerin ve İSG profesyonellerinin temel görevi rehberliktir. Hizmet verilen işletmelerin aylık hizmet süreleri içerisinde ziyaret edilerek, iş kazasına yönelik proaktif bir yaklaşımla kazayı önleme konusunda bilgilendirme yapmaktır. Yine İSG eğitimleri çalışanların bilgilendirilmesidir. Ancak hizmet sürelerimiz dışında işletmeler her an yaşayan kuruluşlar oldukları için verdiğimiz bu rehberliği kültür haline getirebilmesi kazaların önleyici etkeni olacaktır. Aslında bizim yapmaya çalıştığımız temel şey tüm hizmet noktalarında bu kültürü yaymak ve kalıcı hale getirebilmektir. Sahada gördüğünüz iyi uygulamaların hemen tamamı İSG profesyonellerimizin işletme yetkilileriyle birlikte yapacağı bu kültür gelişiminin sonuçlarıdır.

4. Başlangıçta, işverenler, İSG hizmetini, “birilerine ekmek kapısı yaratan”, “önerileriyle işyerine gereksiz masraf çıkaran”, “tespit ve öneri defteriyle işvereni devlete ispiyonlayan”, “çalışan ile işverenin arasını açan” bir dert olarak görüyordu ve bu yüzden çoğu işyerinde işler işverene rağmen yürütülmeye çalışılıyordu. Aradan geçen yedi buçuk yılın sonunda, işverenlerin İSG hizmetine bakışı değişti mi?

Bu bakış açısını taşıyan işletmeleri az da olsa halen görmekteyiz. Bizim önceliklendirdiğimiz konu İSG profesyonelinin aslında o işletmenin bir parçası olduğunu müşterilerimize aktarmak. Bence başarıyı yaratan faktörlerin başında bu geliyor. İşetme sahipleri, yöneticileri ve çalışanlarına sizin o kurum için orada olduğunuzu hissettirdiğiniz anda her şey farklılaşıyor. Önemli olan İSG profesyonellerimizin “işletme içerisinde şu eksiğiniz var, yazdım, bunları yapın” gibi bir yaklaşımın tersine, yapılması gereken her işlemin o işletme için anlamını ve zorunluluklarını doğru aktarmasıdır. İnanın böyle yaptığınızda tespit öneri defterinin doldurulmasına karşı bir işletme bile birkaç sonra aylık olarak doldurulmayan defterlerden şikayetçi olabiliyor.

5. Bu yedi buçuk yılın tipik görünüşlerinden birisi, işyerleri ile OSGB’lerin, OSGB’ler ile işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının birbirlerini sık sık “değiştirmesi” oldu. Herkes kendisi için daha iyisini aradığından bu değişimler doğal kabul edilebilir. Ama bu sıklıkta olması normal mi? Bu sıklık bilginin ve deneyimin kurumsallaşmasının önünde engel olmuyor mu? Bu daha ne kadar sürer?

Bu konunun sektörün en önemli sorunlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Hizmetin kalitesizliği ya da doğru aktarılamaması, işletmelerde OSGB değişimlerine neden olmaktadır. Bu kalitesizliği yaratan faktörlerden biri de İSG profesyonellerinin değişimi kesinlikle… OSGB’ler hem dış müşterilerini hemde iç müşterilerini memnun edebilmeliler. OSGB’ler İSG profesyonellerinin gelişimlerine katkı da bulunmalı ve onların ihtiyaçlarını doğru belirleyerek organizasyonun bir parçası olarak değerlendirmeliler.

6. OSGB’ler ile hem farklı sektörler, hem de aynı sektördeki farklı şehirler ve işyerleri arasında merkezi bir bağ oluşuyor. Hizmetin merkezileşmesi verinin de merkezileşmesi, dolayısıyla analiz ve çözümün de merkezileşmesi için fırsat demektir. OSGB’ler bu fırsatı ne ölçüde kullanabiliyorlar?

Doğru analizleri yapabilmek adına veri sistemlerine ihtiyacımız var. Sektörün büyümesi ile beraber İSG yazılım firmalarının sayısı da arttı. Birkaç yıldır biz de bu yazılımlardan bazılarını seçme ve kullanma şansımız oldu. Bu yazılımların doğru kullanımları ile işletme içerisindeki verilerden elde edilecek sonuçların çok değerli olacağını düşünüyorum. Sağlıklı bir veri akışı ile işletme içerisinde kazaya yatkın alanlar ve eksiklikler zamanında müdahaleler ile hep istediğimiz şekilde proaktif bir kaza önleme politikası oluşturmamıza yardımcı olacaktır.

7. Verdikleri hizmetin hukuki niteliğinden dolayı, OSGB’ler ile bünyelerindeki İSG profesyonelleri bir kader ortaklığı içinde. Bu durum, iki konuyu çok kritik hale getiriyor. Birincisi, bu profesyonellerin İSG’yi bir kariyer hedefi olarak görüp görmedikleri; ikincisi ise, bu profesyonellerin sürekli ve nitelikli mesleki eğitiminin sağlanıp sağlanmadığı. Her iki konuda durum nedir, neler yapılabilir?

İSG profesyonellerinden uzmanların önemli bir kısmı ikincil bir meslek grubuna da dahiller. Hekimler ve sağlık çalışanları için de OSGB veya İSG süreçleri dışında sağlık kuruluşlarında mesleklerini icra etme şansları var. Tam tersine İSG uzmanlığı bölümünü bitirip mesleğe başladıktan sonra vazgeçen birçok uzman da görmekteyiz. Burada OSGB’lere önemli bir iş düşüyor. Personel işe alım süreçleri dahil, kadro oluşturmaya dikkat etmeliyiz. Bu mesleği kariyer hedefi haline getiren ve getirmek isteyen profesyonellere öncelik vermeliyiz. Bizler yıl içerisinde sürekli İSG süreçleri ve saha çalışmaları konusunda profesyonellerimizle bir araya gelerek, kendimizi geliştirecek yollar arıyoruz. Yönetim süreçlerimize çalışanlarımızı da dahil ediyoruz. Türkiye geneli hizmet verme avantajıyla, kendi kadromuz içerisinde çoklu hizmet noktalarında Projeleri liderlerle yönetiyoruz. Böylece İSG profesyonelleri işlerinin dışında yöneticiliğe bu şekilde adım atarak kariyer hedefleri oluşturabiliyorlar.

8. Bu yedi buçuk yıl içinde, abartısız, binlerce OSGB kuruldu. Bunların bir kısmı hiç aktif hale geçmedi, kapandı, battı ya da el değiştirdi. Ancak, özellikle son bir yıl içinde “satıp kurtulmak” isteyen OSGB haberleri kulağa çok fazla gelmeye başladı. OSGB kurtulunması gereken bir şey mi oldu? Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Sektörün paydaşları olan bizlerin etik kurallara uygun olmayan şekilde haksız rekabet yaratması OSGB’ler de ticari olarak varolmalarını etkileyen bir noktaya gelmektedir. Bu yüzden OSGB yönetimleri farklı arayışlara geçmektedir. İşletmelerin bir kısmının sadece fiyat odaklı yaklaşmaları da bu noktada OSGB’leri zorlayan faktörlerden biri. Tüm maliyet hesabınızı açıkça paylaştığınız firmalar bile sizden çok daha düşük teklif veren OSGB’ler olduğunu görüyor.

Tolga Hüsmek kimdir?

30.09.1976 İstanbul doğumluyum. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde tamamladım. A sınıfı iş güvenliği uzmanıyım. THY Opet Havacılık’ta, Sabiha Gökçen ve Atatürk hava limanlarında ve Petrol Ofisi’nde iş güvenliği uzmanı olarak çalıştım. Son 5,5 yılı Diyalog OSGB’de işçi sağlığı ve iş güvenliği koordinatörü olmak üzere, 7 yıldır OSGB sektöründe görev almaktayım. Aynı zamanda ISO 45001 İş Sağlığı Güvenliği Yönetim Sistemi baş tetkikçisiyim.

Bir Cevap Yazın